Fayn Haftalık bir haftayı daha kapatmaya hazır. Güney komşumuzda yeniden dağıtılan kartlar, Türkiye’nin farklı partileme anlayışı, kadın sporlarının yükselişi ve kurulması gereken bazı yeni yıl hayalleri bu hafta mutfağımızdan çıkanlar arasında.
Hazırsanız akalım.
Suriye’de yanıtı aranan sorular
Kim ne derse desin, 2011 yılında Suriye’de mafyokratik ve baskıcı rejime karşı başlayan süreç gerçek bir halk ayaklanmasıydı. Dünyaya açık, Arap olmaktan gurur duyan, farklı mezhep ve dinlerin bir arada var olabildiği, zeki esprileriyle tanınan ve kendileriyle alay etmesini de bilen gerçek insanların gerçek ayaklanması. Ama yolda işler değişti. Ayaklanma adım adım radikalleştirildi. Suriye de uluslararası çıkar çatışmalarının sahnesi haline getirildi. Şimdi yeni sezon ise cevabı çok zor sorularla başlıyor. Peki mutlu son mümkün mü? Ayşe Karabat’ın analizi.
Tanrım beni baştan yarat
Hali vakti yerinde, eğitim seviyesi yüksek bir aileden geldi. Kimilerine göre Alevi bir kızla yaşadığı aşka izin verilmediği için kimilerine göreyse bölge için hayatın doğal akışı haline gelen baskı ve gözaltılar yüzünden radikalleşti. IŞİD, El Kaide ve El Nusra Cephesi’nden geçen yolu onu sonunda Heyet Tahrir eş-Şam’ın liderliğine çıkardı. Suriye’nin büyük kısmını şu an itibariyle elinde tutan “yetenekli bay Colani”nin hikayesini Can Ertuna yazdı.
YPG ne yapacak?
Statüko çöktü. Şimdi hangi aktörler bu çöküntünün altında kalacak, hangisi üste çıkacak onu bir çözmek lazım. Fayn incelemeye YPG ile başlıyor. YPG gücünü koruyabilecek mi? Suriye’den çekilmek isteyen ABD, YPG’nin arkasından da çekilecek mi? Türkiye neye ne kadar izin verecek? Sorular masada.
Suriye ordusuna ne oldu?
Bu kadar yıldır varmış ve belli bir güce sahipmiş gibi görünen Suriye ordusuna ne oldu? “Orada her şey yolunda” denilen Şam ve Esad rejimi nasıl oldu da birkaç saat bile direnmeden çat diye düştü? Açıklıyoruz.
“Masum bir tutuklunun eşi, babasını bir cam arkasından görüp, ayrılırken ‘gitmek istemiyorum’ diye ağlayan bir kız çocuğunun annesi, ailesini tek başına geçindiren bir kadın ve çoğunlukla ‘bilmiyorum’ diye cevap vermek zorunda kaldığım ağır soruların muhatabıyım.”
Gezi Davası olarak adlandırılan garabet sebebiyle cezaevinde olan şehir plancısı Tayfun Kahraman’ın eşi, Vera’nın annesi, akademisyen ve araştırmacı Dr. Meriç Demir Kahraman yazdı. Yaşadığı birçok şeyi ilk kez anlattı.