Suriye’de 13 yıl boyunca takip ettiğimiz iç savaş, 8 Aralık 2024 günü Esad yönetiminin devrilmesi ve Beşar Esad’ın ülke dışına kaçmasıyla yepyeni bir dönemece girdi. Çatışmalar ya da silahlı grupların içinde bulunduğu statüko sona erdi, Şam’a giren eski El Kaide bağlantılı HTŞ, yeni Suriye yönetimini ve kurumlarını ele geçirdi. 

O gün bugündür Suriye’nin kuzeydoğusunda, ülkenin yaklaşık dörtte birlik kısmını elinde bulunduran, omurgasını YPG yani PKK ile bağlantılı Kürt silahlı grupların oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile HTŞ arasında görüşmeler sürüyordu. 

Şubat’ın üçüncü haftasında, bu görüşmeler de yeni bir dönemece girdi.

Şimdi hızlıca görüşmeleri, tarafların pozisyonlarını ve koşullarını hatırlayalım ki 17 Şubat’ta alınan kararlar bir anlam kazansın. Önce Suriye’deki gelişmelere yakından müdahil olan ülkelerle başlayalım.

Türkiye’nin pozisyonu

Türkiye, PKK ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle YPG’yi terör örgütü olarak kabul ediyor. 

Daha önce, Esad yönetimi Şam’dayken ABD ve Rusya’nın yeşil ışık yakması sonucu iki kez Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye yönelik askerî operasyon yapan Türkiye, yeni dönemde YPG’nin varlığını korumasını istemiyor. Bu sebeple HTŞ lideri ve Suriye’nin yeni cumhurbaşkanı ilan edilen Colani ile görüşmelerinde bu talebini sık sık dile getiriyor. YPG’nin varlığını koruması durumunda Suriye’de bir kez daha operasyon yapabileceğinin sinyallerini veriyor. 

Colani de Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil üst düzey yetkililerle yaptığı görüşmelerde SDG konusu gündeme geldiğinde, Türkiye ile ittifakın önemli olduğunu dile getirdi. Ülkenin kuzeybatısında Türk lirasının ağırlıklı olarak kullanıldığını, bazı altyapı sorunlarının Türkiye sayesinde çözüldüğünü, temel tüketim malzemelerinin, uluslararası yardımların yoğun olarak Türkiye üzerinden Suriye’ye girdiğini ve Türkiye ile ciddi bir ticaret kapısı olduğunu göz önünde bulundurursak, Colani’nin SDG ile görüşmelerde, Türkiye’yi de kızdırmayacak bir çözüm bulmaya çalışacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Öyle ki, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, 22 Aralık’ta, Şam’a yaptığı ziyaret sırasında ortak basın toplantısında konuşan Colani, Türkiye’nin SDG ile ilgili talep ettiği güvenceyi sağlayacağının sinyalini vermişti:

‘‘Ordunun yeniden yapılandırılmasına dair yetkililerle yaptığımız görüşmelerden sonra, silahlı gruplar kendilerini fesh ettiklerini duyuracak ve yeni orduya katılacak. Ülkede, devletin kontrolü dışında silah bulunmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bu hem devrimi gerçekleştiren gruplar için hem de SDG için geçerli.’’

ABD’nin pozisyonu

ABD için SDG’nin Suriye’deki varlığı, en azından Esad döneminde kritikti. Hem IŞİD’le mücadelede kara gücü görevi üstlenerek uluslararası alanda tanınırlık ve belli bir meşruiyet kazanan, hem de İran destekli milis gruplara karşı ülkede kalkan olan Kürt silahlı güçlere ABD, 10 yılı aşkın süredir ciddi bir askerî, finansal ve hatta diplomatik destek sağladı. 

Pentagon öncülüğündeki bu desteğin birdenbire kesilmesini beklemek yanlış olur, ancak yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye çok da yatırım yapmak istemediğini; burada ‘ABD ne kadar az müdahil olsa o kadar iyi’ gibi bir yaklaşım benimsediğini de hatırlatmak gerek. Trump şimdilik Ukrayna’yla meşgul, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmeler yapıyor, Ukrayna’daki savaşı bitirmek için bir uzlaşma arayışında. Ortadoğu gündeme geldiğinde de önceliğini Gazze ve İsrail oluşturuyor. Bu sebeple henüz Trump yönetiminden HTŞ ve SDG arasındaki görüşmelerle ilgili net bir karar ya da tutum açıklanmış değil. Ancak son dönemde ABD basınında Pentagon ve Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılarak çıkan bazı haberlere göre, Trump, ekibine, Suriye’den ABD askerlerinin çıkışı için bir plan hazırlamaları için emir verdi bile. 

Ancak ABD’nin, yeni Suriye yönetimiyle arayı iyi tuttuğunu, SDG ile HTŞ arasında görüşmeler sürerken SDG’ye uzlaşı ve çatışmasızlık yönünde tavsiyelerde bulunduğunu da hatırlayalım. HTŞ Şam’a yerleşir yerleşmez ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcılarından Barbara Leaf ve beraberindeki heyet Şam’a giderek Colani ile görüştü. Colani’nin pragmatik bir tavır sergilediğini belirten Leaf, barışçıl bir geçiş sürecine ABD’nin destek olmak istediğini de söyledi. Aynı ziyaret sırasında ABD, Colani’nin yakalanması için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de kaldırmıştı. Leaf, bu adımı, ‘ülkenin geleceğini tartıştıkları biri için ödül konmuş olmasının tutarsızlığıyla’ açıklamıştı. Aralık ayındaki ziyaret, 2012’de ABD’nin Şam büyükelçiliği kapandığından bu yana ABD’li yetkililerin ülkeye gerçekleştirdiği ilk resmî ziyaret oldu.

HTŞ ile SDG bugüne kadar çatışmadan kaçındı

HTŞ ve lideri Colani, yıllardır El Kaide çizgisinden uzaklaştıklarını, daha ılımlı, Batı’ya herhangi bir tehdit oluşturmayan bir yönetim olduklarını kanıtlamaya çalışıyor. ABD’yle de arayı iyi tutmaya çalışan HTŞ, SDG ile herhangi bir çatışmadan kaçındı. Trump, Kasım ayında yapılan ABD seçimini kazandığından beri daha temkinli adımlar atan SDG de, Şam’ın ABD ile daha ılımlı bir tutum içinde olduğunun; ABD’nin kendisiyle ilgili stratejik çıkarlarının eskisi kadar önemi olmayabileceğinin farkında. Bu sebeple SDG de yeni yönetime ılımlı yaklaşıyor.

Öyle ki; Aralık ayından bu yana iki grup arasında görüşmeler sürüyor. Zaman zaman iki grubun uzlaşmaya yaklaştığı, ortak bir Suriye ordusu çatısı altında birleşebileceği; zaman zaman da SDG’nin, HTŞ’nin taleplerini yerine getirme konusunda isteksiz olduğu için uzlaşmanın mümkün olmayacağı iddiaları Kürtçe yayın yapan basın kuruluşlarına ve Suriye’deki yerel basının haberlerine yansıyordu. Suriye’den yayın yapan Arap basınına daha sık yansıyan iddialara göre ise, HTŞ, SDG’nin kendisini bir örgüt olarak fesh etmesini istiyor; bu şartla SDG savaşçılarını asker olarak Suriye ordusuna alabileceğini söylüyor. Ancak SDG bunu kabul etmediği için görüşmeler zaman zaman tıkanıyor. HTŞ’nin yeni yönetimin savunma bakanı olarak açıkladığı Muhaf ebu Kasra da Washington Post’a verdiği demeçte, bu iddiaları bir nevi doğruladı. Ebu Kasra, SDG’nin bir blok olarak ordunun bir parçası olmasını kabul etmeyeceklerini, bir yandan da çatışmasız bir çözüme ulaşmak için çabaladıklarını söyledi.

Söylemler böyleyken sahada olan bir gerçek ilişkilerin geleceğine dair fikir verebilir: SDG’nin elinde tuttuğu Deyr-ez-Zor, bir çatışma olmadan, uzlaşma sağlanarak HTŞ’ye bırakıldı. 

Aynı sıralarda, 29 Aralık’ta Colani Al Arabiya’ya bir röportaj vermiş; SDG’nin Suriye ordusunun bir parçası olmasını hedeflediklerini “Suriye’de hiçbir şekilde bölünme olmayacak. Suriye’nin kuzeydoğusundaki krizi çözmek için de SDG ile görüşmeler devam ediyor” sözleriyle açıklamıştı.

HTŞ’nin tutumuyla ilgili önemli bir nokta daha var: Suriye’de yeni yönetimin tartışıldığı ve Colani’nin, gerçek adıyla Ahmed eş-Şara’nın yeni cumhurbaşkanı ilan edildiği Ulusal Diyalog Konferansı’na SDG davet edilmedi. Burada Ankara’nın tutumunun önemli olduğunu belirtelim. Colani, 3 Şubat’ta Economist’e verdiği röportajda Türkiye’nin Suriye’nin yeni ordusuyla birlikte SDG’ye yönelik geniş kapsamlı bir operasyonu yapmak istediğini; HTŞ’nin ise SDG ile yapılan görüşmelerden umutlu olduğunu ve bu sebeple Türkiye’ye bir müddet daha beklemesini söylediklerini anlattı. 

Bir yandan da Colani, SDG’yi, Suriye’deki birçok grubun katıldığı konferansa davet etmeyerek meşru bir varlık olarak kabul etmediğini göstermiş oldu. Colani’nin cumhurbaşkanı seçilmesi aşamasında görüşüne ya da oyuna başvurulmayan SDG’den, geçen haftaya kadar bu konuda net bir açıklama gelmemişti.

Öcalan’ın mektubu

Kürt silahlı grupların yönetimle masada olduğu tek ülke Suriye değil. Türkiye’de İmralı Cezaevi’nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, AKP hükümetiyle Ekim ayında başlayan görüşmelere devam ediyor. 

Kısa bir süre içinde PKK’ya çatışmasızlık çağrısı yapması beklenen Öcalan, bunun öncesinde sürece müdahil olan tüm gruplara birer mektup gönderdi. 

Çatışmasızlık için destek talep eden bu mektupların içeriğini, detaylarını henüz bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki; hem Irak’taki hem Suriye’deki gruplara Türkiye ile uzlaşı ve Kürt sorununa barışçıl çözüm öneren bu mektuplardan biri de, Suriye’nin kuzeydoğusuna, SDG yönetimine ulaştı. SDG yönetiminden hem Öcalan’ın beklenen çağrısına hem de Türkiye’deki sürece yönelik olumlu mesajlar geldiğini biliyoruz. 

SDG komutanı Abdi: ‘HTŞ’nin taleplerini kabul etmeye hazırız” 

HTŞ-SDG belirsizliğinde son hamleler ve Şam’a uzatılan zeytin dalı işte tam da Öcalan’ın bu mektubunun ardından geldi. SDG’nin mesajı, Aralık ayından bu yana yapılan görüşmelerin nihayet meyvesini vermiş olduğunu gösteriyor. En azından SDG tarafında…

17 Şubat günü, yıllardır SDG’nin en üst düzey isimlerinden olan ve ABD’li siyasetçilerle de görüşmeleri yürüten Mazlum Abdi, SDG’ye yakın NorthPress’e verdiği röportajda, eş-Şara’yı cumhurbaşkanlığı görevine getirilmesinden dolayı kutladı; SDG’nin hüküm sürdüğü kuzey doğu bölgesine davet etti. ‘‘Yeni yönetimle ulusal çıkarları sağlayacak çözümlere ulaşmak için ortak çaba harcayacaklarını’’ söyledi. 

Aynı röportaj sırasında Abdi, HTŞ’nin talepleri konusunda görüşmeye ve uzlaşmaya istekli olduklarını da söyledi, bunun için yakında Şam’a bir kez daha gidebileceklerini duyurdu. Bu esnada biz de, HTŞ’nin ortak bir ordu çatısı altında bir araya gelmek için SDG’ye ilettiği talepleri öğrenmiş olduk:

  • SDG saflarındaki yabancı savaşçıların örgüt bünyesinden çıkarılması
  • SDG’nin kontrol ettiği cezaevlerinde kalan IŞİD tutuklularının dosyalarının Şam yönetimine teslim edilmesi
  • Hükümet kurumlarının, SDG kontrolündeki bölgelere geri dönerek yönetimi devralması
  • SDG’nin kontrolündeki bölgelerden kaçan -çoğunlukla Arap ve Türkmen- halkların evlerine geri dönmesinin yolunun açılması

SDG toplandı, ‘Uzlaşalım, birleşelim’ çağrısı geldi

Suriye’deki tüm Kürt siyasi ve silahlı gruplarının bir araya gelerek yaptıkları görüşmeler sonrasında, grubun üst düzey isimlerinden Ebu Ömer el İdlibi, sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak SDG’nin yeni Şam yönetimiyle uzlaşmaya hazır olduğunu, HTŞ’nin taleplerini kabul edeceklerini duyurdu. Yani Abdi’nin röportajla ilettiği olumlu mesaj, Kürt gruplar arasında resmen kabul edilmiş ve Şam’a çok net bir çağrı ulaşmış oldu.

El İdlibi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, toplantıda, ‘‘SDG'nin tek bir blok olarak Şam hükümetindeki Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olacağı ve bakanlıktaki bir kolordunun ya da Doğu Bölgesi Komutanlığı'nın bir parçası olabileceği’ sonucuna varıldığını söyledi. Yani Suriye ordusunun parçası olmayı kabul ediyorlar ancak bunun için de tek bir blok olmak ve aynı bölgede kalmak gibi bir talepleri var. Ancak yukarıda da yazmıştık; Ebu Kasra, ABD basınına verdiği demeçte blok halinde bir katılımı HTŞ’nin kabul etmediğini söyledi. Yani HTŞ şimdiye kadar bu çözüme yanaşmadı. Bu kez SDG’nin diğer tüm talepleri kabul ederek uzlaşıya bir adım daha atmaya çabaladığını görüyoruz. 

Buna HTŞ’nin ne diyeceğini muhtemelen çok yakında göreceğiz. Abdi ve SDG heyetinin Şam’a yapacağı ziyarette bu detaylar konuşularak bir uzlaşıya varılacak gibi görülüyor. Zira hem SDG varlığını korumak için HTŞ ile uzlaşmak zorunda olduğunun farkında, hem de HTŞ, diplomatik ilişki kurmaya çalıştığı ABD’nin tepkisini çekmemek için bir orta yol bulması gerektiğinin farkında. 

Burada HTŞ’nin SDG’ye ordu içinde ne kadar özerklik tanıyacağı, sadece ABD’nin değil, Türkiye’nin de tepkisiyle şekillenecek. HTŞ’nin Ankara’yı stratejik bir ortak olarak gördüğünü defalarca dile getirdiğini hatırlayalım.

Suriye’nin doğalgaz ve petrol yönünden en zengin sahaları da SDG’nin kontrolünde. İdlibi, bu konunun HTŞ ile yapılacak görüşmelerde ele alınabileceğini, henüz buradan gelen gelire ne olacağı konusunda tartışmaların sürdüğünü söyledi. 

İdlibi’nin açıklamalarının ardından NorthPress internet sitesi, ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı Uluslararası Kaolisyon’un da ‘‘SDG ile Şam yönetimi arasındaki diyaloğu desteklediğini’’ yazdı. ABD, SDG’ye desteğini bu koalisyonun adı altında sürdürüyor. Yani NorthPress’te yer alan bu haber, ABD’nin, SDG’den gelen bu son uzlaşı açıklamasını desteklediğine işaret ediyor.

HTŞ’den bu çağrıya nasıl bir yanıt geleceğini muhtemelen çok kısa bir süre içinde göreceğiz. Yanıt gelene kadar ise Ankara ile Şam, Washington ile Şam ve Washington ile Ankara arasında yoğun bir trafik bekleyebiliriz.

🦉
Fayn, güç sahiplerini denetlemek, bakış açılarımızı genişletmek, yankı odalarının duvarlarını yıkmak ve 21. yüzyılın enformasyon karmaşasına direnebilmek için var. Bağımsız ve nitelikli gazeteciliğe alan açma çabasına mütevazı bir tuğla da siz koyun, Fayn'ın ücretli aboneleri arasına katılın. Abonelik seçeneklerini inceleyin.
Bağlantı kopyalandı!