ABD’nin TikTok’a tanıdığı sürenin bu sefer gerçekten sonuna yaklaşıyoruz.
İlk olarak 2020 yılında Donald Trump tarafından mimlenen sosyal medya platformu TikTok, şimdi ise Joe Biden’ın imzaladığı yasa tasarısı ile yasaklanmanın eşiğinde.
Biden, Nisan 2024’te imza attığı yasa tasarısında TikTok’un sahibi olan Çin merkezli şirket ByteDance’e platformu satması için 270 gün vermişti. Satmaması durumunda ise platform artık Amerikalı kullanıcılar tarafından yüklenemeyecek, ve uygulama zamanla kullanımdan kalkacaktı.
TikTok ve içerik üreticileri karara itiraz etse de mahkeme tarafından çağrıları reddedildi. Böylece 19 Ocak 2025’e kadar uygulanması beklenen karar kesinlik kazanmış oldu.
170 milyon kullanıcıyla neredeyse ülke nüfusunun üçte birini avucuna almış TikTok, ABD hükümeti tarafından bir güvenlik tehdidi olarak görülüyor. Bu çekincesinde ise yalnız değil.
Kanada geçtiğimiz ay, “güvenlik sebebiyle” ülkesindeki TikTok ofisinin kapanmasını istemişti. Avustralya, Danimarka, Belçika ve Norveç gibi ülkeler de uygulamanın devlet çalışanlarının telefonlarında olmasını yasaklamıştı.
TikTok dünyada en çok aktif kullanıcıya sahip 5. platform, bu sebeple de birçok influencer ve bağımsız işletme için bir ekmek kapısı. Aynı zamanda, hayatımızdaki diğer sosyal medya platformları gibi, baskıcı hükümetler ve siyasi iklimlerde yaşayan insanlar için de kendilerini farklı şekillerde ifade edebilmeleri için bir araç.
Nereden çıktı bu yasak?
TikTok’un yasaklanması meselesinin temelleri Donald Trump’ın ilk başkanlık dönemine dayanıyor.
Trump, 2020 senesinde yayınladığı ani bir başkanlık emriyle TikTok’un kapatılmasını istemişti. Kararındaki ana sebep, platformun milli güvenliğe bir tehdit olmasıydı.
Mahkemeler tarafından uygulanmamasına karar verilen yasak, Biden’ın başa gelmesi ile bir süreliğine rafa kaldırıldı. Ancak bu sürede TikTok hakkındaki güvenlik ve sansür ile ilgili iddialar devam etti.
Adını temize çıkarmak üzere harekete geçen TikTok, “Project Texas” adlı girişim ile Amerikalı kullanıcıların verilerini ülkelerindeki depolama merkezlerinde tutmayı hedefledi. 2022 yılında yerli telekomünikasyon şirketi Oracle ile anlaşsa da, bu teklif ABD hükümeti tarafından yeterince ikna edici olmadı.
Bu süreçte Amerikan devlet çalışanlarının telefonlarından yasaklanan TikTok, bu sefer de gazetecilerin telefonlarını takip ettiği gerekçesiyle yeni bir polemiğin merkezine oturdu. ABD Enerji ve Ticaret komitesi karşısında ifade vermeye çağrılan TikTok CEO’su Shou Zi Chew iddiaların asılsız olduğunu iddia etti.
“Çin hükümeti ByteDance’in ne hissedarı, ne de herhangi bir kontrole sahip. Şirketin hisselerinin %60’ı yabancı yatırımcıların elinde. Ana merkezlerimiz ise Singapur ve Los Angeles’da, ABD’de ise yedi bini aşkın çalışanımız var. Project Texas sayesinde ise Amerikalı kullanıcıların verilerini Çin hükümeti ile paylaşmamız mümkün değil. Bu seviyede bu şeffaflıkta başka bir şirket olduğunu sanmıyorum.”
Komitedeki hakimler tarafından Çin hükümetiyle ByteDance’in arasındaki ilişki ve TikTok’un sansür politikaları hakkında 6 saatlik bir sorguya maruz kalan Chew, ne dese komiteyi kendi tarafına çekemedi.
İkna olmamış Amerikalılar, bu sefer Biden’ın Nisan’da vatandaşlarını yabancı etki ajanlarından korumak adına öne sürdüğü yasa tasarısını meclisten iki partinin de onayıyla geçirdi. TikTok’un yerli bir şirkete satılmadığı halde yasaklanacağını belirten yasa tasarısı, Ukrayna ve İsrail’e yapılacak yardım paketinin içine gizlenerek yürürlüğe girme yolunda bir adım daha attı.
Üzerinden daha bir ay geçmeden, ilk önce Tiktok ve sonrasında da bir grup içerik üreticisi karara itiraz ettiklerini duyurdu. Açılan itiraz davasında iki tarafın da ortak savunması, bu yasağın ABD anayasasının ilk maddesi olan ifade özgürlüğüne aykırı olmasıydı.
Bu süreçte Oracle, olası bir yasak sonucunda kâr marjının büyük ölçüde zarar göreceğini açıkladı. Şirket 2022 yılında yaptığı anlaşma ile ABD’deki TikTok kullanıcılarının verilerini depolama görevini üstlenmişti.
ABD temyiz mahkemesi, tarafların savunmalarını dinledi ve 6 Aralık’a kadar kararını duyuracağını söyledi. Ancak durum ortada, görüldüğü üzere işler pek de TikTok ve kullanıcıları lehine gitmedi.
Dava panelindeki hakimlerden biri olan Sri Srinivasan açıklamasında “Yabancı bir şirket ya da kurum, ABD anayasasının birinci maddesine sığınamaz.” sözlerine yer verdi. Bir diğer hakim Douglas Ginsburg ise “TikTok’un kullanıcıları alternatif bir iletişim kanalı bulmalılar.” dedi.
Milli güvenlik sıkıntısı bir bahane mi?
Temyiz mahkemesi, TikTok’un şeffaflık çabalarına rağmen, platformun hala bir güvenlik tehdidi olduğu konusunda ısrarcı.
“ABD anayasasının ilk maddesi ülkemizdeki ifade özgürlüğünü korumak için var. Mahkeme bu kararında sadece ABD’yi dış güçlerden korumak ve halktan topladıkları bilgileri kısıtlamak istemiştir.”
Güvenlik sorununun özünde, Amerikan hükümetinin halktan toplanan verilerin nasıl kullanıldığı hakkındaki çekinceleri var. Siber güvenlik kuruluşu Internet 2.0’ın yaptığı araştırmaya bakıldığında Amerikalıların çok da haksız olmadığını söylemek mümkün.
Internet 2.0’ın topladığı verilere göre TikTok, her kullanıcının telefonunun bir diyagramını çıkarıyor ve veri merkezlerinde depoluyor. Diyelim ki TikTok’ta geziniyorsunuz ve arka planda başka uygulamalar açık. Belki banka uygulamanız, mesajlaşmalarınız, ve diğer sosyal medya hesaplarınız. Siz TikTok’ta gezinirken, arka planda açık olan bütün uygulamarınızdaki veriler toplanıyor.
Bunun üstüne TikTok saatte bir lokasyonunuzu kontrol ediyor, gittiğiniz alışveriş merkezinden oturduğunuz eve kadar her şeyi biliyor. Belki de bu isteği normal geliyor, ama TikTok sürekli telefon rehberinize ulaşım isteği göndererek sizi rahat bırakmıyor. Kiminle arkadaşsınız ve iletişimdesiniz, biliyor. Son olarak da telefon markanızı, modelinizi ve SIM kart bilgilerinizi bile kolaylıkla öğrenebiliyor.
Bilmeniz gereken bir başka şey ise, bu bilgileri sadece TikTok’un toplamadığı. Araştırma, Facebook’un da kişiler hakkında benzer veriler topladığını söylüyor.
Madem bütün platformlar bilgilerimizi topluyor, ABD hükümetinin TikTok korkusu aslında neden?
Yasaklanma sürecinin en başından beri belki de altı en çok çizilen nokta TikTok’un Çin çıkışlı bir start-up olan ByteDance’ye ait olması. Trump’ın da yasağı ilk gündeme getirmesindeki endişesi Çin hükümetinin Amerikalılar üzerinde bilgi toplayıp, ajanlık yaptığıydı.
TikTok ve topladığı veriler, ABD ve Çin arasındaki ekonomik savaşa aksesuar olmuş diyebiliriz. Birbiri üzerinde sürekli üstünlük sağlamak isteyen iki büyük güç, teknoloji çağının sağladığı yeni silahın peşinde: yani bilginin.
Matematikçi Clive Humby’nin de dediği gibi: “Data is the new oil.” yani “Eskiden petrol neyse, veri ise şimdi o.”
Toplanan bilgiler nereye gidiyor?
Bilgi toplamanın yanında, platformun bilgiyi nasıl dağıttığı da tartışma konusu.
Seneler boyunca TikTok’taki içerik üreticileri platformun belirli siyasi görüşleri ve olayları sansürlediğinden şikayetçi oldular. Bu şikayetlerin en öne çıkanı, Çin’in Uygur Türklerine yaptığı soykırımı konu alan videoları platformdan kaldırmasıydı. TikTok kaldırdığı içerikler için özür dilese de, genel kanı platformun Çin’e karşı propagandayı bastırdığı yönünde.
ABD bu yasakla TikTok’un gözünü korkutarak platformun yerli bir firmaya satışını gerçekleştirmek istiyor, çünkü kitlelerin kontrolünü rakibine kaptırmayı göze alamıyor. Tek amaç Çin’e açtığı veri savaşının kazananı olmak.
Peki Amerikalılar ne düşünüyor?
Türkiye’de kısa süreli olsa da Instagram gibi sosyal medya platformlarına getirilen yasaklardan en çok şikayetçi olanlar belki de küçük işletmeler ve içerik üreticileriydi. Tahmin edeceğiniz üzere ABD’de de senaryo çok benzer.
2023’te içerik üreticileri pazarı ABD’ye 24 milyar dolarlık bir kazanç sağladı. Yasağa karşı olan tepkinin büyük bir kısmı ifade özgürlüğü ile ilgili olsa da içerik üreticileri ekmek teknelerinin tehlikede olduğunun farkında. Yüksek takipçili Amerikalı içerik üreticileri, takipçilerini Instagram’a çağırıyor.
PEW Araştırma Merkezi’ne göre yasağı destekleyen Amerikalıların sayısı gittikçe azalıyor. Geçen sene %50’ye kadar çıkan bu yüzde, şu an %32’lere kadar düşmüş durumda. Yasağa karşı olanlar ise %28’de kaldı, geri kalan vatandaşlar ise arafta ya da yasağın gerçekleşeceğini düşünmüyor.
TikTok yasağına itiraz eden 8 içerik üreticisinden biri olan Chloe Joy Sexton, Tennesse’li bir aşçı. 2020 yılında işini kaybettikten sonra içerik üreticiliğine başlayan, şimdi ise 2 milyonu aşkın takipçisi olan Sexton küçük işletmesini platform üzerinden döndürüyor.
“Bu platformu kaybetmek sadece gelirimi kaybetmek demek değil, aynı zamanda takipçilerimle olan iletişimimi kaybedeceğim. Yasağa itiraz eden ve davacı olan kişiler arasında olarak TikTok’a ihtiyacı olan herkesi temsil ediyorum.”
Amerikan hükümeti Çin’e açtığı veri savaşını kazanmak için büyük bir kumar oynuyor.
Oynadığı bu kumardan kazançlı çıkması için de 19 Ocak’a kadar süresi var.
20 Ocak’ta başkanlık yemini edecek olan Trump işlerin gidişatında büyük rol oynayacak.
Bir ihtimal olarak da ByteDance beyaz bayrakları çekerek, göz bebeği olan platformu Amerikalılara teslim edecek.