Masallara, “Bir varmış, bir yokmuş…”, şeklinde basmakalıp bir tekerlemeyle başlanır.

Aslında bu yazıya da, “Bir varmış, bir yokmuş..”, diye başlamak yaraşır.

Çünkü yazının mevzuu olan Kel Hasan Efendi’den İsmail Dümbüllü’ye; İsmail Dümbüllü’den de bir silsile hâlinde nihayet Şevket Çoruh’a kalan kavuk ve fes esasında bir masaldan ibarettir…

Eskiden vardı ama şimdi yoktur!

Hadisenin zuhuru

Masalımız 1968 senesinde başlar.

Münir Özkul, Arena Tiyatrosu’nda, Altan Karındaş’ın tiyatro topluluğunca sahnelenen Kanlı Nigar piyesinde Abdi ismindeki başrolü üstlenir.

Piyesin yazarı Sadık Şendil, Münir Özkul’un ta Bakırköy Halkevi’ndeki amatör oyunculuk yıllarından tanıdığıdır. Sadık Bey piyes yazarı ve senaryocudur.

Dikkat çeken hususiyeti, Türk Tiyatrosunun kadim türleri olan Karagöz’e, ortaoyununa, tuluat tiyatrosuna olan düşkünlüğüdür.

Tutkunu olduğu bahsi geçen kadim tiyatro türlerimizi yazdığı piyeslerde ve senaryolarda yaşatmakta, esprisini, oyun tarzını devam ettirmektedir.

Karagöz’ün ve ortaoyununun meşhur oyunu olan Kanlı Nigar’ı yeniden ele alarak modern manada bir sahne eseri hâline getirmesinin sebebi de budur.

1968’de İsmail Dümbüllü ani bir karar alarak jübile yapmaya karar verir ve elli beş senedir bilfiil yaptığı komikliğe ara vermeye niyetlenir.

İsmail Dümbüllü’nün böyle bir karar aldığını öğrenen Sadık Şendil, başta Darülbedayi’nin kurucusu Muhsin Ertuğrul olmak üzere; ta Namık Kemal’den itibaren modern Türk Tiyatrosunu vücuda getiren münevverlerin neredeyse tamamının sırt çevirdiği kadim Türk temaşa türlerine merak saran Münir Özkul’u teşvik etmek, mükafatlandırmak gerektiğine inandığından İsmail Dümbüllü’ye giderek Münir Özkul’a el vermesi ricasında bulunur.

Başta kabul etmeyen İsmail Dümbüllü zar zor ikna edilir ve Kanlı Nigar’ın temsil edildiği bir gecenin sonunda, basının da davet edildiği bir merasimin ardından Münir Özkul’a kendisine ait bir “serpuş”u takdim eder.