Ünlü yazar Margaret Atwood’un 80’lerde hayal edip kaleme aldığı sonradan dizisi de yapılan distopik dünyada, artık teokrasi hüküm sürüyordu, doğurganlık sert bir düşüşteydi, kadınlar damızlık olarak kullanılıyordu ve tamamen ataerkil bir yönetim egemendi.

Atwood ABD seçimleri öncesinde ise X’te paylaştığı bu karikatür ile kadınların bu seçimde oy vermesinin ne kadar önemli olduğunun altını çizdi, yoksa işler kötüye gidebilirdi. 

Bu dünyayı nasıl yarattığı ona çok kez soruldu ve Atwood bütün röportajlarında aynı cevabı verdi: Yazdıklarının hepsi tarihin kara sayfalarına gömülmüş emsal olayların yansımalarıydı. Diktatör Cavuşesku dönemindeki Romanya’da kadınlara getirilen doğurma zorunluluğu, Nazi Almanya’sında safkan çocuklar doğması için erkeklere eş tayin edilmesi… 

Damızlık Kızın Öyküsü (The Handmaid’s Tale) romanı, basıldığı günden bu yana güncelliğini korumuş bir distopya. 

Atwood’un romanı, George Orwell’in 1984’ünden sonra günümüzle alakası en güçlü olan distopyalardan biri olma potansiyeline sahip, odak noktası ise ABD. Romanda bu distopyaya nasıl gelindiği anlatılmıyor ama Atwood’un danışmanlığını yaptığı dizide, kadınların haklarının ellerinden teker teker nasıl alındığı ve ABD’deki siyasal sisteminin buna nasıl direnemediği geri dönüşlerle anlatılıyor.

Bazı ABD’liler rahatsız

ABD’li kitapçı Barnes&Nobles verilerine göre 5 Kasım’da Doland Trump’ın kazandığı başkanlık seçimlerinden beri Damızlık Kızın Öyküsü tekrar revaçta zira ABD’lilerin bir kısmı kendilerini bir distopyanın hem de tam da Atwood’un distopyasının içinde bulmuş gibi hissediyor.