İtiraf edelim, bu reklam filmine çoğumuz bayıldık. Zekiceydi. Birkaç milyon kişinin yıl içindeki en ucuz Oslo biletlerine bakmaya başladığına eminim.
İki yıl önce iş için birkaç günlüğüne Oslo’ya gittimdi. Kilometrekareye düşen Tesla sayısı, hemen her öğünde önüme gelen somonun lezzeti, Norveçlilerin refahtan kıpkırmızı yanakları ve şehrin - etkinlik alanına yakın bölgelerindeki - nezihliği, sadeliği, insancıllığı hâlâ aklımda.
Ama herkesin ve her şeyin bir de görünmeyen yeri, bilinçdışı, kanalizasyonu var.
Oslo’nun turistlerin gitmek istemeyeceği bir göçmen mahallesinde satılan, üzerinde sinekler uçuşan bir öğle yemeği, Türkiye’de bir gündelikçi ücretine denk geliyor. Oslo bir güvenlik timsali de değil. Orada geçirdiğim beş akşamdan birinde, kentteki Pride etkinliğine silahlı saldırı oldu. Sadece birkaç yüz metre ötede.
Mesele dünyanın karbonla zenginleşmiş ve bunu demokrasiyle taçlandırmayı başarabilmiş en medeni memleketine çamur atmak değil aslında. Norveç şanının azımsanamayacak bir kısmını hak ediyor.