Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Osman Kavala Gezi Parkı Davası kapsamında 1 Kasım 2017’den bu yana hapiste.
Mahkeme, 2022 yılının Nisan ayında onun hakkında hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi.
Kavala ile birlikte TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku da aynı şekilde hapiste.
Davayı yakından takip eden bir kesim haksız yere hapiste tutuldukları konusunda tereddüt duymuyor. Dayanakları, dava dosyaları.
Yine belli bir kesimde de Kavala ve diğerlerinin AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel husumeti nedeniyle hapiste tutulduğuna dair yaygın bir kanaat var.
Tıpkı, HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın olduğu gibi.
Erdoğan açısından biri Gezi Parkı “kalkışmasının”, diğeri “Seni başkan yaptırmayacağız” sözünün ve Hendek Olayları’nın faili.
AHİM, Kavala’nın "siyasi nedenlerle cezaevinde tutulduğu" gerekçesiyle 2019'da Türkiye'yi mahkûm etti. ‘Biran önce düzeltin’ dedi. Avrupa Konseyi, defalarca yaptığı serbest bırakılma çağrıları karşılıksız kaldığı için Türkiye’ye yaptırımın eşiğinde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu çağrılara kulak vermedi, “Biz bildiğimizi okuruz” dedi:
“Konsey bildiğini mi okur, okusun. Onlar ne okuyor, dinleriz, görürüz. AİHM'inkini de Konsey'inkini de dinleriz.”
Gazeteci Selvi kimin görüşünü yazdı?
31 Mart 2024 Yerel seçimlerinden hemen sonra, Ankara’da Erdoğan’ın bu tavrına zıt bir Kavala havası esmeye başladı.
“AK Parti, Kavala dosyasında yeni bir açılım yapacak” esintisinin kaynağı, AKP iktidarının sözcüsü olarak görülen, derin kulislerin aktarıcısı kabul edilen Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi’nin yazılarıydı.
1 Nisan 2024’ten itibaren AK Parti açısından seçim sonucunu değerlendiren yazılar yazmaya başlayan Selvi’nin 5 Nisan’daki “AK Parti’de neler tartışılıyor?” başlıklı yazısı, peşine düşülecek türdendi.
AKP içinde ciddi bir arayış olduğunu, beyin fırtınası yapıldığını vurgulayan Selvi, yazının sonunu meraklıların ağzına bir parmak bal çalarcasına bitirdi:
“AK Parti saçma sapan yasaklarla anılmak yerine tekrar eski reformcu ve özgürlükçü kimliğine dönmeli.”
Selvi’nin AKP’nin iç sesi olduğu ön kabulü, doğal olarak onun yazdıklarının önemsenmesini beraberinde getirdi. Yasaklar, reform, özgürlükçülük gibi kelimelerin aynı cümle içinde geçiyor olması bile pek çok çağrışıma neden oldu.
Selvi bombayı, AKP’nin seçimden sonraki ilk grup toplantısını yaptığı 17 Nisan’daki “Erdoğan ne mesajlar verecek, değişim başarılacak mı?” başlıklı yazısıyla patlattı:
“….Strateji heyetinin tartıştığı noktalardan biri de AK Parti’nin yeniden reformcu kimliğine dönmesi oldu.
Bu, Türkiye’yi de rahatlatacak bir adım olur. Osman Kavala’nın hapiste tutulmasının, Gezicilerin yıllarca hapis yatacak olmasının Türkiye’ye ne yararı var? AK Parti’ye ne fayda sağlıyor?
Artık iklimin değişmesi ve baharın gelmesi gerekiyor. Yeniden reformcu kimliğine dönmüş bir AK Parti ve Avrupa Birliği hedefine yürüyen bir Türkiye. Görün o zaman ekonomi nasıl coşar. AK Parti’yi, AK Parti yapan bu oldu. Formül net; ekonomiyi büyüt, özgürlükleri genişlet.”
İşte Kavala ve diğerlerinin serbest kalması olasılığına dair her şey bundan sonra başladı.
Şişeden çıkan Kavala cini
Selvi’nin yazdıkları, AKP’nin strateji heyetine atıf yaptığı için ve Erdoğan’ın kırmızı çizgisi olarak bilinen Kavala konusunda bu kadar keskin ifadeler kullandığı için “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” olarak değerlendirildi.