TÜSİAD Genel kurulu 13 Şubat’ta toplandı.
Savcılık bir gün sonra, 14 Şubat’ta harekete geçti.
Hem TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan hem de Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Arif Aras hakkında soruşturma başlattı.
Nedeni ise genel kurulda yaptıkları konuşmalar oldu.
İki isim de konuşmasında Türkiye'de son dönemde yaşanan hukuk ve ekonomi uygulamalarını eleştirdi.
Ne dediler?
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay. Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor" dedi.
Tüm bu sorunların arkasında "hukuka olan güvenin sarsılması" olduğunu vurguladı.
Ömer Aras ise muhalefet partilerine ait belediyelerdeki gözaltılar, menajer Ayşe Barım'ın tutuklanması ve teğmenlerin TSK'dan ihracı gibi olaylara değindi.
"Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyım atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler gözaltına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.”
Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyen Aras, "Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz" dedi.
Bu konuşmalar gündeme oturdu.

Tepkiler
AK Parti’den tepki gecikmedi.
Aynı gün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu konuşmalarla yargı ve siyasetin yönlendirilmeye çalışıldığını savundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir" ifadelerini kullandı.
Son dönemde art arda yaptığı siyasi operasyonlarla dikkat çeken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da geri durmadı, bir gün sonra açıklama yaptı. Savcılığa göre iki ismin de konuşmaları kamu barışını bozmaya yönelikti.

Konuşmalarda ‘‘gerçeğe aykırı bilgilerin yer aldığını’’ belirten savcılık, iki iş insanı hakkında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ile “gerçeği aykırı bilgiyi alenen yayma” suçlarından soruşturma başlattı.
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iki günlük sessizliğini 16 Şubat’ta yaptığı yazılı açıklama ile bozdu:
"TÜSİAD'ın iç ve dış çıkar gruplarına sözcülük yaparak Türk milletinin seçim ve tercihleri etrafında kuşku oluşturma gayret ve gayesi, art niyetlilik, siparişi alınmış planlı siyaset mühendisliğidir."
Tartışmaların devam etmesi üzerine TÜSİAD bu kez yazılı bir açıklama yaptı.
"TÜSİAD olarak tüzüğümüzdeki amaçlar doğrultusunda, her zaman ülkemizin kalkınması ve tüm toplumun menfaati hedefiyle, doğru olduğuna inandığımız tespit ve önerilerimizi demokratik kurum ve kurallara saygı ile katılımcı demokrasi ilkesi çerçevesinde şeffaflıkla paylaşıyoruz. Ülkemizi ileri taşıyacak ortak hedeflerimize bilgi, deneyim ve önerilerimizle katkıda bulunmak, ülkemize karşı sorumluluğumuzdur"
“Eyyy TÜSİAD” ve savcılık yolu
Karşılıklı açıklamalar, tartışmalar devam ediyordu.
Ancak tartışmanın seyrini birçok konuda olduğu bir kişi belirleyecekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl tepki vereceği merak konusuydu.
O da TÜSİAD’ın açıklamalarını 19 Şubat’taki grup toplantısında gündemine aldı. Tepkisi çok sert oldu:
"Ey TÜSİAD ve yavruları… Size sesleniyorum. Sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Siz bunda ne yapıyorsunuz, önce onu ortaya koyun. Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de gayet iyi biliyoruz. Yeni Türkiye'de haddinizi bileceksiniz"
Bu konuşmadan kısa süre sonra savcılık harekete geçti. Emniyete talimat verildi.
Kendilerinin ifadeye gelmesi beklenmeden Aras evinden, Turan da iş yerinden polis tarafından alındı, adliyeye götürüldü.
Savcılık “gözaltı” demiyordu bu işleme.
Basın açıklamasında “Şüphelilerin Cumhuriyet Başsavcılığımızda hazır bulundurulmalarının sağlanması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğüne talimat verilmiştir,” denildi.
Gözaltında olup olmadıkları sorusuna “Şüpheliler ifadeleri alınmak üzere polis marifetiyle adliyeye getirilecek” yanıtı veriliyordu.
Bir TV programına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a göre de bu uygulama gözaltı değildi:
"Kimsenin tutuklanması, gözaltına alınması hoş bir görüntü değil. Olumsuz etkiye yol açmamak lazım. Anayasanın 10. Maddesine göre kanun önünde herkes eşittir. Bir kişinin sıfatına, makamına göre uygulama yapılmaz. Burada bir gözaltı kararı da yok. Bir davetle geldiler."
Hukukçuların yorumu ise farklı. Avukat Hüseyin Ersöz’e göre, bu uygulamanın adı gözaltı:
“Soruşturma kapsamında beyanları alınacak kişilerin ne şekilde “çağrılacakları” CMK’nın 145. maddesinde düzenlenmiştir. Esas olan kişiye “yazılı çağrı yapılması”, eğer çağrıya uyulmazsa “zorla getirme kararı” çıkarılmasıdır. Uygulamada “yazılı çağrının” yerini zaman zaman “polisin telefonla araması” da almaktadır. Kişi kaçak durumunda ise CMK madde 98 uyarınca hakkında yakalama kararı verilmesi mümkündür. Bu düzenlemelerin hiçbirinde, bugün TÜSİAD Başkanına uygulanan şekliyle “hazır bulundurulmalarının sağlanması için kolluğa talimat verilmesi” yer almamaktadır. Kollukla hazır etme, hukuken ismi gözaltı olmasa dahi fiili gözaltı anlamı taşır.”
İki isim de mesai saati sonrasında Çağlayan Adliyesi’ne polis eşliğinde getirildi.
Önce savcılık ifadeleri alındı.
Savcılık, "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla adli kontrol talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk etti.
Özel görüntüler
Adliyeye gelirken bir elini cebine sokan TÜSİAD Başkanı Turan’ın, mahkemeye sevk edilirken buna imkânı olmadı. Çünkü iki iş insanının da adliye koridorunda kollarına polis girdi.
Kara para aklama suçlamasıyla bir süre tutuklanan fenomen Dilan Polat dâhil birçok ünlünün adliye içinde görüntülenmesine izin vermeyen savcılık, ikisini de uzun uzun koridorlarda yürüttü.
Yurtdışı çıkış yasağı istenen iki isim hakimlikte de savunma yaptı. Her ikisi de yurt dışı çıkış yasağına direndi.
Orhan Turan ifadesinde şunları söyledi:
“Yoğun yurtdışı seyahatlerim olmaktadır. Ticaret bakanımız ile yurtdışına gidiyorum. Mart ve nisan ayında Çin ve Amerika seyahatlerimiz olacaktır. Yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Orada da Türk girişimcileri bir araya getirmeye çalışıyoruz. Adresim bellidir, iş insanıyım, yurtdışına çıkış yasağı talebinin reddine karar verilmesini talep ederim.”
Ömer Arif Aras ise yaptığı konuşmanın ana temasının Türkiye ekonomisinin ileri götürülmesi olduğunun altını çizdi:
“Konuşmamın ana teması, Türkiye ekonomisinin daha ileriye gitmesi için neler yapmamız gerektiği konusunda bir metindir. Eğitim dili, hukuk üstünlüğü, ekonomide alınması gereken tedbirler, ülkemizin kalkınması için kadın hakları, girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi ve birçok ekonomik ve finansal konularda Türkiye’nin önünün açılması için birtakım örnekler vererek toplumun genel olarak hassasiyetini dile getirmeye çalıştım. Konuşmada kamuoyunu yanıltıcı herhangi bir bilgi vermedim. Bütün yaklaşım ve anlatımların ekonomiye etkilerinin yorumlanması şeklindedir. Türkiye’nin yatırım ortamının geliştirilmesi amacına yönelik bu konuşmaları yaptım. Bankanın başında olduğum için yurtdışıyla temaslarım oldukça yoğundur. Başta Katar olmak üzere birçok ülkeye gidiyorum. Yurtdışına çıkış yasağının tarafıma uygulanmamasını arz ederim”
Bu savunmaların ardından hakimlik, yurtdışı çıkış yasağı uygulayarak serbest bırakılmalarına karar verdi.
Sorgulamalarda iki iş insanının konuşma metinlerinin ve ekranda gösterilen sunumların kim ya da kimler tarafından hazırlandığı, eleştirilen yargı kararlarında kimlerin kastedildiği gibi sorular soran savcılığın hazırlayacağı iddianamede ne tür suçlamalarda bulunacağı merak konusu.