Türkiye siyaseti hiçbir zaman sakin değil ama 22 Ekim’den beri daha bir hareketli. Ne zaman ne olacağı asla kestirilemiyor. 

22 Ekim günü MHP lideri Devlet Bahçeli’nin parti grup toplantısında, Öcalan'ın, "örgütü lağvetme ve terörü sonlandırma dirayeti" göstermesi halinde, Umut Hakkı adı verilen yasal düzenlemeden yararlanabileceğini söylemesinden beri sular hiç durulmadı. Hemen ardından Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Bahçeli’nin çağrısı için “tarihi fırsat penceresi” ifadesini kullanarak destek verdi. 

Henüz olan biten tam anlamlandırılamadan 4 Kasım sabahı önce CHP ve DEM Parti’nin kent uzlaşısı ortak adayı Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine kayyum atandı. 

Ardından da Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerinden kayyum haberleri geldi. 

Ve kafalar daha da karıştı. Henüz adı tam konulmasa da TUSAŞ’a yönelik terör saldırısından sonra bile “devam” mesajı verilen süreç böylece kapandı mı? Bahçeli ve Erdoğan bu konuda karşı karşıya mı geldi? Hangi dinamikler bu süreci tetikledi?

Tüm bu soruları konuyu, bölgeyi ve Kürtleri en iyi bilen isimlerden sosyolog ve Reform Enstitüsü Demokratikleşme Programı Direktörü Prof. Dr. Mesut Yeğen ile konuştuk. 

Devlet Bahçeli ve onun açıklamasını destekleyen Erdoğan’ı da içine katarsak iktidarın bu adımı gerekçelendirmesindeki temel, bölgesel dinamikler. Başka pek çok senaryo da konuşuluyor tabii… Siz, Bahçeli’yi bu adıma teşvik eden bölgesel dinamikleri nasıl okuyorsunuz?

Öncelikle esas olarak bu tespite katılıyorum. Yani hem üzerine konuştuğumuz açıklamaların ardında esas olarak bölgesel dinamiklerin etkili olduğu tespitine katılıyorum hem de Bahçeli’nin konuşmalarında geçen bölgesel dinamiklerin değişmiş olduğu tespitine katılıyorum. 

Peki, bölgede değişen durum ne? İktidar ne görüyor?

Hepimizin gördüğü üzere 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırısından ve akabinde İsrail’in çok ağır yanıtından sonra bölgede değişen bir durum var. Şimdi 7 Ekim öncesini bir düşünelim. 

7 Ekim öncesinde başta Irak ve Suriye’de tam olarak istediği olmasa da Türkiye'nin istediğine yakın bir durum gerçekleşmişti. 

Irak'ta Türkiye ve İran’ın bastırmasıyla Irak Kürtlerini bağımsızlık yolundan alıkoyan bir statüko, Suriye'de de Türkiye’nin 2016 sonrasında yaptığı harekatlarla Suriye Kürtlerini Türkiye’nin güney sınırı boyunca egemen olmaktan alıkoyan bir statüko oluşmuştu.