48 ayın sultanı, hoş geldin spor organizasyonlarının kralı.

Olimpiyat Oyunları başlıyor! Gördüğünüz üzere Fayn olimpik sporlara boş değil.

Bu güzide aydan hem iyi vakit geçirme hem spora doyma üstüne de sporcularımızın bazı madalyalarla eve döndüğünü görme beklentimiz var.

Paris 2024, 32 spor dalında, 35 yarışma tesisinde, yaklaşık 11.000 sporcunun katılımıyla düzenlenecek. Bu 11.000 sporcudan 102’si bizim.

Bu 102 içinde spor tarihimizin ilkleri de var. Artistik cimnastikte olimpik tarihimizin ilk erkek takımı Paris 2024’te mücadele edecek.

Eskrimde milli sporcular Nisanur Erbil ve Enver Yıldırım, Münih 1972 Olimpiyatları'ndan tam 52 yıl sonra kılıçtaki ilk temsilcilerimiz olacak. Nisanur Erbil, bu disiplinde Türkiye'yi olimpiyatlarda temsil eden ilk kadın sporcumuz.

Bisikletteki tek temsilcimiz Burak Abay, ilk olimpiyat deneyimini yol yarışında yaşayacak.

Kürekte olimpiyat tarihimizin ilk kadın sporcusu, 23 yaş altında hem dünya hem de Avrupa şampiyonluğu bulunan Elis Özbay ülkemizi temsil edecek.

Atletizmde Tuğba Danışmaz, voleybolda hem filenin hem kalbimizin sultanları gibi daha önce hiç almadığımız madalyaların hayalini kurduranlar var.

800 ve 1500 metrede genç yeteneğimiz Kuzey Tunçelli’nin final yüzmesi sürpriz olmaz.

Bunların yanı sıra Mete Gazoz ve Busenaz Sürmeneli gibi Oyunlar’a “son şampiyon” olarak gelenler var.

Kısacası güzel şeylerin bizim tarafta olmaması için hiçbir sebep yok.

Eğer henüz bu coşkuyu yakalayamadıysanız ya da Olimpiyat Oyunları’nın havasına girme işini son güne bıraktıysanız Burcu Biçer’in Olimpiyat rehberleriyle yardımınıza hazırız.

Paris 2024: Türk sporcular hakkında bilmeniz gereken her şey
Paris 2024 Olimpiyatlarında Türkiye, pek çok dalda ilkleri yaşayacak. 2012’den sonra ikinci kez kadın sporcu sayısı erkek sporcu sayısını geçiyor. Peki bu rakamlar gerçekten cinsiyet eşitliğini işaret eder mi? Geçmiş olimpiyatların yıldız isimleri, bu sene de unvanlarını koruyabilecek mi?

Katliama rıza üretmek

İktidarın sokakta yaşayan köpeklerle ilgili medya stratejisi, Can Ertuna

Gündeme dönelim.

Konumuz siyasetçilerin hatta spesifik olarak da bir siyasetçinin vatandaş üzerinde inanılmaz bir başarıyla uyguladığı “rıza üretimi”.

Adam “vatandaş rahatsız” diye bir defa başladı mı arkası geliyor. Bir anda birilerini vatandaşın o rahatsızlığını umursamayan “elitler” ya da “bunlar” ilan ediyor.

Sonrası zaten güzel bir kutuplaşma ve bildik hikaye. Son örneğini evsiz köpekler meselesinde yaşamıyor muyuz?

Şöyleydi, böyleydi, Batı onu yaptı, biz bunu yapabiliriz derken bir anda bütün medya “köpek öldürmenin erdemleri” noktasında birleşti. 

İyi de biz bu yola nasıl çıkıyor, rıza otobanına nasıl bağlanıyoruz?