Sessiz bir köşe, rahat bir koltuk, bir fincan kahve ve elde kitap; son derece özel ve bireysel bir an, kartpostallık bir sahne, kusursuz bir görüntü. Sadece okur ve hikâye var, bu özel etkileşimin başrolü kelimeler ve alımlayan sadece okuyanın kendisi. Buraya kadar güzel, peki hikâyenin devamında ne oluyor? 

Derinden iz bırakan, kızdıran, şaşırtan, çok beğenilen o kitabı başkasına anlatmak, hikâyenin sürprizlerini, ters köşelerini paylaşmak, altı çizilen satırları karşılaştırmak istendiğinde, yani insanın sosyal hayvanlığı devreye girdiğinde sıra neye geliyor? Hikâye anlatıcılığı ve dinleyiciliği özünde toplumsal bir etkinlikken, sözlü edebiyat geleneği özellikle yaşadığımız topraklarda böylesine yaygınken okuma eylemini kalabalıklaştırmak kaçınılmaz değil mi?

Sivil Toplum Sektörü’nün Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında Türkiye Yayıncılar Birliği’ne verdiği hibeyle 2019’da kurulan ve proje sektörel uzmanı Sevengül Sönmez ve Proje koordinatörü Ebru Şenol tarafından yürütülen OKUYAY Platformu okuma kültürünün yaygınlaşması amacıyla iki yıl boyunca pek çok çalışmaya imza attı. Okuma Kulüpleri kitapçığı, platformun yayınladığı pek çok önemli kaynaktan biri oldu, bugün çalışma kamuya açık, ücretsiz olarak okunabiliyor. 

Okuma kültürünün önemli tetikleyicilerinden sayılan kitap kulübü kavramı, kitapçıkta şöyle tanımlanıyor: “Okuma Kulübü veya diğer adıyla Kitap Kulübü veya Kitap Tartışma Kulübü, kişilerin düzenli olarak buluşup okudukları bir kitap veya makale, dergi gibi okuma materyali hakkındaki fikirlerini paylaştığı, okudukları materyalin veya kitabın beğendikleri ve beğenmedikleri bölümlerini, karakterlerini ve içerik unsurlarını tartıştıkları bir grup etkinliğidir.”

Salonlardan dijital ortama

Kitap kulüplerinin ortaya çıkışı, insanların okudukları hakkında bir başkasıyla konuşma isteği duymaya başladığı ilk ana kadar uzanıyor. Okunanın verdiği ilhamı, rahatsızlığı, heyecanı ve merakı paylaşmak doğal bir güdü, neredeyse bir ihtiyaç.