Yılbaşında hepimizin farklı planları, yeni yıldan çeşitli beklentileri ve geçen bir yılı uğurlarken uyguladığı kişisel ritüelleri var.
Ancak bir şey var ki tüm bu çeşitliliğin üstünü bir güzel örtüp hepimizi ortak bir heyecanda birleştirebilir: Kar!
İzlediğimiz filmlerin, popüler kültürün, yılbaşı ağaçlarına püskürtülen spreylerin etkisiyle midir bilinmez, pek çoğu için karsız yılbaşı, tatsız yılbaşı demek.
31 Aralık’a az bir zaman kalmışken “çok istersek olur” diyoruz ve kar üstüne serbest çağrışımlı bir beyin fırtınası yapıp kendisini yılbaşı akşamımıza davet ediyoruz.
Dünyada yok bir eşi
Karın yağması için öncelikle hava sıcaklığının 0 derecedeki donma noktasına yakın olması gerekiyor. Kar tanecikleri sulu kar ya da dolunun aksine, havadaki tozlara tutunuyor ve merkezdeki bir parçacığın etrafında kristalleşerek oluşuyor.
Bu minik kristal taneciklerine dair yaygın olarak kabul edilen gerçek, hiçbirinin bir diğeriyle aynı olmadığı.
Tanelerin düşerken farklı sıcaklıklara maruz kalması kristallerin kollarının da farklı şekillere bürünmesine sebep oluyor. Öyle ki birbiriyle birebir aynı gözüken kar taneleri bile aslında tamamen aynı değiller; tıpkı tek yumurta ikizleri gibi, ufak ve gözlemlenemez de olsa nüans içeriyorlar.
Bu nüansları en iyi fark edenlerin Kuzey halkları olmasına da şaşırmamak gerek. Bizim kar deyip geçtiğimize onlar kim bilir ne diyor? Zira Glasgow Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, İskoç dilinde karla ilgili 421 terim bulunuyor.
Antalyalı kar görmemiş Noel Baba
Kar ve yılbaşı demişken Noel Baba’yı anmamak olmaz. Onun kim olduğuna ve bu efsanenin ortaya çıkışına dair muhtelif hikayeler olsa da hepsinin ortak noktası, çocukları sevindirmek için çeşit çeşit hediyeler dağıtması.
Kar tanelerinin beşbenzemezliğinin aksine, “insan insana benzer” diye bir gerçek var. İnsanın olduğu her yerde de efsane efsaneye benziyor işte. İskandinav mitolojisinden Hollanda efsanelerine pek çok yerde, Noel Baba’nın aslı olduğuna inanılan figürler mevcut.
Bu hikayelerden biri de onun günümüzde Antalya’nın Demre ilçesinde yer alan Likya’nın Myra bölgesinde, 4. yüzyılda yaşamış bir Hristiyan azizi olduğu yönünde.
Yani öyleyse, kendisi büsbütün Antalyalıydı ve belki de bu kütüğünden ötürü hiç kar bile görmemişti.
Kibritçi Kız hüznü
Antalyalı Noel Baba kara ne kadar alışık değilse, Danimarka topraklarından çıkmış bir masal kahramanı olan Kibritçi Kız da o denli tanışıktı karla. Ancak tanışıklığı onu korumaya yetmemişti.
Bu yüzden kar yağmasını arzularken, belleğimizden bir ses, çocukken okuduğumuz bu masalı yeniden fısıldıyor ve içimizde Kibritçi Kız’ın duvara sürterek yaktığı kibritlerin küçük ateşi bir şeyleri cız ettiriyor.
Okumayanlar ya da unutanlar için hatırlatalım; Andersen’in kaleminden çıkma masal, yılın son gecesi kibrit satmak için karlı havada sokaklarda dolaşan ve hipotermi geçirerek ölen yoksul bir kız çocuğunun öyküsünü anlatıyor.
Yeni yılın ilk sabahı, sokakta Kibritçi Kız’ın yanından geçenlerin, “ısınmak istemiş zavallıcık” dediklerini söyleyen Andersen, masalı, “ama onun ne güzel düşler gördüğünü kimseler bilemezdi ki” diyerek bitiriyor.
Bu düşleri doğrudan bilemesek de tahmin etmek zor değil. Kibritçi Kız’ın ve masalın yazılmasının üstünden geçen yıllara rağmen onun sokaklardaki kanlı canlı diğer çocuk arkadaşlarının düşleri sıcak bir ev, dolu bir sofra ve çocuk gibi yaşamak olsa gerek…
Bekledim de gelmedin
İçimizde bir yandan Kibritçi Kız hüznünü taşırken bir yandan da konforlu evlerimizden 31 Aralık gecesini kar altında geçirmenin ümidini taşıyoruz. Sanki öyle olursa şehri kapatan beyaz örtü geçen bir yılın üstünü de örtecek ve yeni yıla bizim için kalbi kadar temiz bu sayfayı ayırdığı için şükran dolacağız.
Fakat uzun zamandır bu duygudan mahrumuz. Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası da okyanusları donduran La Nina akımı da kâr etmiyor çoğu defa.
Hem İstanbullular hem Ankaralılar, son karlı yılbaşını 2016’yı 2017’ye bağlarken yaşamışlardı. Kar konusunda biraz şanssız olan Akdeniz iklimi kentleri ile yılın ilk karı haberlerinin vazgeçilmezi Doğu illeri hariç Türkiye’nin pek çok şehri için de durum aynı.
Meteoroloji tahminlerine göre bu yıl da benzer geçecek gibi görünüyor. Ancak hatırlamakta fayda var, Noel Baba’nın Antalyalı olma ihtimali de var.
O yüzden kendisinin yalnızca karlı havalarda kızağıyla ortaya çıkacağına dair safsatalardan uzak duralım ve bekleyelim. Bizim Noel Baba belki de başında kırmızı kukuletasıyla değil de yüzünde güneş yanıklarıyla kapımıza gelecektir.
Ve onun koştur koştur herkeslere yetişebildiği bir dünyada, hiçbir Kibritçi Kız üzülmeyecektir.
Çıkmadık candan ve bir de yeni yıllardan ümit kesilmez…