Üzerimize bir ağırlık gibi çöken gündemden uzaklaşmak için “boş içerik” denilebilecek sosyal medya akımlarına mı yöneliyorsunuz? Hızlıca tüketebileceğiniz dizilere mi takılıyorsunuz? Kısa bir süreliğine de olsa normal hayattan kopmak ve tam anlamıyla beyninizi uyuşturmak için mi ekranlarla dostsunuz?
İşte bu uyuşma haline İngilizce’de brain rot deniliyor. Birebir çevirisiyse beyin çürümesi.
Kişinin ruhsal ve entelektüel durumunun bozulması durumunu yansıtan kavram Oxford tarafından 2024 yılının kelimesi seçildi.
“Beyin çürümesi” yaratan ıvır zıvırların arasında bir şekilde yolunuz bu yazıya düştüyse, gelin brain rot nedir ne değildir, yakından bakalım.
“Brain rot” nedir?
TikTok ve Instagram’da rastladığımız ortadan ikiye ayrılmış bir ekranda, tek bir içerikte aynı anda iki videoyu beraber izlediğimiz videolar, “brain rot” kavramını çok iyi özetliyor. Bir yandan çocuklar arasında popüler olan yapışkan hamur yani “slime” videosu izlerken, diğer yandan da bir dizi sahnesi izlemek fazlasıyla normalleşmiş durumda. Böylece tek bir içerikle yetinmeyen acınası haldeki beyin, aynı anda iki görüntü ve sese maruz bırakılıyor. Vücut normalin belki de iki katı dopamin üreterek, tüketiciyi hem tatmin ediyor hem de bu tarz içeriklere muhtaç bırakıyor.
“Brain rot” kavramı özellikle Gen Z ve Gen Alfa’yı avucuna alsa da ortadaki odaklanma sorunundan daha geniş bir kesimin pay aldığı da bir gerçek. Bu kısalan dikkat aralığından içeri girebilenler de genellikle sosyal medya kullanıcılarının açıklarını en iyi bilen içerik üreticileri oluyor.
Bu kısır döngünün içinden çıkamayan beyin, dopamin reseptörlerini yakarak tatmin mekanizmasını yerle bir ediyor. Bunun sonucunda tam da “brain rot”da ifade edilen beyin çürümesi meydana gelerek, kişinin akli durumu ve entelektüel kapasitesinde bir çöküş yaşanıyor.
Araştırmalar uzun bir süredir sosyal medyanın ruhsal sağlık üstündeki olumsuz etkilerinin üstünde dururken trendler bu uyarıları göz ardı etmekte ve sağlıklı olanın tersine gitmekte ısrarcı.
Geçmiş senelerden kelimeler
Her sene, Oxford sözlüğünün yazarları ellerindeki veri ve trendlere göre ünlenmeye başlamış kelimeleri ve kullanımlarını inceliyorlar. Halktan ve meslektaşlarından da görüş aldıktan sonra, seneyi en iyi anlatan ya da o sene en çok öne çıkan kelimeyi belirliyorlar.
2021’den bu yana seçilen diğer kelimelerden bir diğeri ise “goblin mode.” 2022 yılının favorisi olan bu kelime; argoda toplumsal normları reddeden, keyfine düşkün, tembel ve pasaklı davranışları kapsayan bir şemsiye terim.
Mesela hiç gecenin bir saati sessiz adımlarla mutfağa gidip, buzdolabında usulca sizi bekleyen kekin son dilimini ağzınıza tıktınız mı? Cevap evet ise, siz de “goblin mode” akımına fark etmeden katılmışsınız.
Farkında olmadan yaptığınız bir diğer davranış ise 2023’te yılın kelimesi seçilen “rizz” olabilir. Bir fiil olarak da kullanılabilen “rizz” kelimesi, cazibenizi ve karizmanızı kullanarak bir romantik partnerin ilgisini çekmek anlamına geliyor.
Flört kelimesi ile çok benzer anlamlar taşısa da, “rizz” sahibi olmak üstü kapalı flört etmeyi ve doğuştan etkileyici olmayı gerektiriyor.
Biriyle ilk buluşmanızda karşı tarafın her davranışı, oturup kalkışı çekici geliyorsa ve ağzından dökülen klişe laflar bile etkileyici duyuluyorsa, işte “rizz”lendiniz.
Bu kelime, Gen Z’nin ilişkiler ve aşk hakkında icat ettiği terimlerden sadece bir tanesi. Lugatımıza son zamanlarda giren “situationship” ya da “ghosting” kelimelerine ek olarak “rizz” de büyük ihtimalle günlük hayatınızda tanık olduğunuz, ama o olduğunu bilmediğiniz şeylerden biri.
2020’den sonra ne değişti?
Aslında pandemiye kadar fena gitmiyorduk. 2016’da “post-truth” (hakikat sonrası), 2017’de “youthquake” (İngilizce’de gençlik anlamına gelen youth ve deprem olan earthquake kelimelerinin birleşimi), 2018’de “toxic” (toksik) ve 2019’da ise “climate emergency” (iklim aciliyeti) yılın kelimeleri olarak seçilmişti.
2020 ise evrensel bir krizi barındırmasıyla olağandışı bir yıldı ve o sene tek bir kelime ile yetinilmedi.
2020’yi eşi benzeri görülmemiş bir sene olarak niteleyen Oxford, özel olarak bir rapor yayınladı. Bu raporun içinde “coronavirus” (koronavirüs), “lockdown” (kapanma), “social distancing” (sosyal mesafe), “cancel culture” (linç kültürü) ve “Black Lives Matter” gibi hayatımızı sarsan kavramlar mevcuttu.
2020’ye kadar, yılın kelimesi seçilen terimler dünyanın karşı karşıya olduğu sosyal, siyasi ve ekonomik sorunları ifade ediyordu.
Ancak 2020’den beri hepimizin tanık olduğu savaşlar, doğal felaketler ve çok daha fazlası yerine, internet kelimeleri olarak adlandırabileceğimiz terimler yılın kelimeleri seçilmeye başlandı. Bu tamamen bir tesadüf olabilir, ya da gerçek bir çürümenin habercisi.