Sevgili Fayn insanları, ‘‘abone olurken bizi bir takım etkinliklere davet edeceğinizi taahhüt etmiştiniz, bir oralet bile ısmarlamadınız” dediğinizi duyar gibiyiz.

Biz duyduğumuza ve duyacağımızı tahmin ettiğimize kayıtsız kalmayız. 18 Kasım Pazartesi akşamı için İKSV Salon’da yerimizi ayırttık. Sendromsuz bir pazartesi için Fayn editörleri ve yazarlarını topluyor, abonelerimizle bir araya geliyoruz.

Gelirseniz hem tanışmış oluruz hem gelecek planlarımız hakkında konuşuruz. Siz şimdilik takvimlerinize not edin. Biz o arada davetiyelerinizi yola çıkarıyoruz. Fayn’ın ücretli aboneleri arasına katılmadınız mı? Olsun. Henüz hiçbir şey için geç değil. Gelecek hafta cumaya kadar aboneliğinizi tamamlayın, davetiyenizi anında iletelim. Bekliyoruz, hem de büyük heyecanla bekliyoruz.

Yeni anayasa kimin, neyine gerek?

Yeni Türkiye, yeni CHP, yeni millî takım… Ülkemiz hep bir kapatıp açma hep bir yenilenme diyarı. Hem bu sebepten hem de iktidarın paşa gönlü istediğinden şu sıralar gündemde Anayasa’nın yenisi var. “Eskisini uygulayan mı var da yenisini kovalıyoruz?” diyebilirsiniz. Ama siyaset sahnesindekiler öyle demiyor, hatta Anayasa’nın 3. maddesini tartışmaya açmaktan dem vuranlar bile çıkıyor. İsterseniz hemen Ankara muhabirimize dönelim ve bu tartışmalarda kim nerede duruyor anlayalım.

Yapması zor, havucu bol: Yeni anayasa
Yeni anayasa dendiğinde herkesin payına düşen bir başka tartışma. Yapılması hiç kolay olmayan ama siyaset yapmaya fazlasıyla imkan veren yeni anayasa meselesinde kim nerede duruyor? Yeni bir anayasa yapamasak bile onu konuşmanın bize bir faydası var mı?

Baktığı yerde sembol ve ayin görmek

Türkiye’nin yakın tarihi kadın ve çocuk cinayetleriyle sarsılırken, toplum ortak bir eğilim gösteriyor: Tüm bunların ardında gizli bir gerçek, sansasyonel bir gerekçe ya da bir örgüt aramak… Sağda solda satanist sembol görmeye, dünyayı yöneten ailelerin bize sürekli subliminal mesaj gönderdiğine inanmaya ve üzerimizde aralıksız oynanan oyunları çözmeye teşne olduğumuz göz önüne alınınca bu durum çok şaşırtıcı değil. Peki kurguya eğilirken asıl gerçeği kaçırıyor ve hakikatle yüzleşmeyi öteliyor olabilir miyiz? Ülkemizin ayin merakını Çağla Üren inceledi.

Kurgunun ötesindeki hakikat: Türkiye’nin ayin merakı
Türkiye’nin yakın tarihi kadın ve çocuk cinayetleriyle sarsılırken, toplum ortak bir eğilim gösteriyor: Tüm bunların ardında gizli bir gerçek, sansasyonel bir gerekçe ya da bir örgüt aramak… Kurguya eğilirken asıl gerçeği kaçırıyor ve hakikatle yüzleşmeyi öteliyor olabilir miyiz?

Sustukça bizlere gelen sıra

“Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık radyo” sloganıyla yayın yapan Açık Radyo, kuruluşunun 30. yılına yaklaşırken karasal yayını bir RTÜK kararı nedeniyle sonlandı. Bu bizim Açık Radyo’dan kopacağımız anlamına gelmiyor. Ama bu saçmalıkların artarak devam edeceği ve yarın internet platformları da dahil hoşlarına gitmeyen ne varsa onun için gelecekleri anlamına geliyor. Sustukça bize gelmeye devam eden sırayı Can Ertuna yazdı.

Sansür bulaşıcıdır: “Minik Kelebek”ten Açık Radyo’ya yasaklar
“Özgürce uçmak tehlikelidir, uçan ya hain ya da delidir” diyenler hep olacak. Onlara karşı “kâinatın ses, renk ve titreşimlerini” yakalamak için bir araya gelmek gerekiyor. Yoksa sustukça sıra sana, bana geliyor. Can Ertuna yazdı.

Kişilik hakları bahane erişim engeli şahane

Son iki yılda 30 binden fazla içeriğin erişime engellenmesine dayanak yapılan madde, AYM'nin kararı üzerine yürürlükten kaldırıldı. Peki "kişilik hakları ihlali" maddesinin yarattığı hasar ne oldu? Kaç haber engellendi, bunların konusu neydi, en çok içeriği hangi hakimlik engelledi? Araştırdık.