Çocuklarla bir şekilde teması olmuş herkesin ortak bir deneyimden ötürü diline pelesenk olmuş bir şey var: “Şimdiki çocuklar çok farklı.” Öğretmen, anne baba, hekim, psikolog, terapist… Kiminle sohbet şansı yakalasam konu illaki şuraya geliyor: Yeni kuşaklarla aramızdaki uçurumun derinliği, anlaşma güçlükleri, ihtiyaçların farklılığı, iletişimin önceki kuşaklarda olduğundan çok başka olması… Bu liste uzun. 

Özetle “yeni çocuk”larla aynı hayatı yaşarken pek çoğumuz kolay bir deneyimden bahsedemiyoruz. Zorlanıyoruz, yer yer çaresiz kalıyoruz ve dilini bilmediğimiz bir ülkede kaybolmaya benzer bir şekilde, bu sözde yeni karşılaşmanın içinde sıklıkla kayboluyoruz. Dünya bir yere doğru yuvarlanırken bir yandan kendimizi korumaya, aklıselim kalmaya, biraz olsun umudu ve neşeyi sahiplenmeye çalışırken, bir de bizden daha deneyimsiz ve kesinlikle desteğimize muhtaç küçük insanlara rehberlik, liderlik, yoldaşlık etmeye çalışıyoruz. 

Öte yandan sosyal medya gerçeklik algımızla biteviye oynuyor, her gün her saniye kaygımızı besleyecek bir şeyler bulmak konusunda bize sonsuz olanaklar sunuyor. Modern anne babalık da bu derdin üstüne dert ekliyor. Bugünün anne babaları kendilerine vakti zamanında sunulmayan bir pedagojik yaklaşımı benimseme telaşı içinde, kusursuz ebeveyn olma yolunda perperişan oluyor. “Bana yapılanı çocuğuma yapmayacağım.” Bu çokça paylaşılan duygu, zamane ebeveynlerini epeyce olumlu bir yere doğru geliştirse de, görünen o ki kantarın topuzu kaçıyor. 

Bir uçtan öbür uca savrulduk. Peki, bu işin doğrusu ne? Bu konuda çokça yayın, çokça konuşan var. Pek çoğu da ne yazık ki kafa karıştırıyor. Çocuk konusunda bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Anne babalar bir de bu bilgi bombardımanın ortasında damdan düşmüş kedi gibi o uzmandan bu uzmana savruluyor. İşimiz zor. 

Buradan hareketle niyetim bu “yeni çocuklar” konusunu aklına fikrine güvendiğim, sağduyulu birileriyle konuşmak. Çünkü akla ve sağduyuya en çok ihtiyacımız olan yer ebeveynlik. Şemsiye sorum şu: “Zamane çocuklarıyla temas edince size ne oldu?” 

Bu defa iletişim uzmanı, aile ve çocuk yazarı, ayrıca ebeveyn koçu Zeynep İşman’la konuştum zamane çocuklarını. Zeynep Hanım anne babaların bildiğinden emin olduğum @birliktebuyuyoruz hesabının yöneticisi, aynı zamanda Mom Talks’un da kurucu ortaklarından biri. Projenin fikir annesi Dr. Bahar Eriş’le birlikte yaklaşık on yıldır düzenledikleri buluşmalarda yerli yabancı konuşmacıları çocuklarla temas eden herkesle ama en çok annelerle buluşturuyorlar. Mom Talks’un arkasındaki motivasyonu sorduğumda annelerin çok kaygılı olduğu ve kendilerini yalnız hissettiği farkındalığı ile yola çıktıklarını belirten Zeynep Hanım, amaçlarının bilgi bombardımanı içinde kaybolmuş anneleri doğru bilgiyle doğru kanaldan temas ettirmek ve ondan da önemlisi bir araya getirmek olduğunu söylüyor. Onlara  “hiçbirimiz yalnız değiliz, benzer süreçlerden geçiyoruz demek istedik” diyor ve bu etkinliklerin bir eğitim zirvesi, sadece bilgi alışverişinin olduğu bir etkinlikten ziyade bir aile buluşmasına, bir dayanışma biçimine dönüştüğünü anlatıyor. 

Öncelikle “zamane çocukları” diye bir şey var mı diye sordum ona da. Hem on iki yaşında bir kız çocuğunun annesi, hem de bir ebeveyn koçu olarak gözlemlerini merak ettim.

“Zamane çocukları demeli miyiz, ondan pek emin değilim ama mevzu farklı olmaksa, evet, farklılar. Ama sadece çocuklar mı farklı? Hayır. Bence artık hepimiz farklıyız. Zaten tuhaf olan, dünya bu kadar hızla değişiyorken aynı kalmak olurdu. Hepimiz bu zamanın ruhundan payımıza düşeni yaşıyoruz. Bir kere artık her şeye ulaşmak daha kolay. Mesela bir tıkla dünyanın diğer ucundaki bir pop şarkıcısına temas edebiliyoruz artık. Bu benim çocukluğumda gerçekleşmesi neredeyse imkansız bir hayaldi. Çocuklar için ‘hayallerine ulaşmak’ çok daha kolay artık. Günümüzde en çok değişen olgulardan biri sabır; çünkü beklemek diye bir şey kalmadı. Çok hızlı bir çağdayız, hızlı olanın kazandığını varsaydığımız bir çağdayız. Dikkatimiz çok azaldı. Hiçbir şey yapmadan durmak konusunda biz bile yetişkinler olarak zorlanıyoruz. Sadece çocuklar için değil, bizim için de geçerli bu. Teknoloji her şeyi çok kolaylaştırdı. Şimdi küçücük çocukların önüne koyduğumuz yapbozlar bile mıknatıslı mesela. Uğraşmak, çaba sarfetmek, emek vermek için bir alanları yok. Bugün her şey nasıl en kolay ve en hızlı olur üzerine kurulu bir sistem var. Dolayısıyla tatmin olmak çok zor çocuklar için. Öte yandan rekabet çok fazla. Daha akıllı, daha güzel, daha iyi olmaları bekleniyor şimdiki çocuklardan. Beğenilmek ve sevilmek için çok çaba sarf etmeleri gerekiyor. Bütün bunlara bakınca çocukların farklı olması normal değil mi? Nasıl tanımlıyoruz biz bu çocukları? Umursamaz, şımarık, sabırsız, sorumluluk sahibi değil, saygısız, şiddete meyilli… Çocuk, ailenin ve toplumun aynasıdır. Burada durup bir kendimize bakmamız gerekiyor. Biz ne yaptık da böyle oldular? Nasıl bu noktaya geldik, buna bakmamız gerekiyor.”